Aradıgınız bilgiler alt kısımdadır

Blogger tarafından desteklenmektedir.

Gaziantep Sohbet - Gaziantep Resimleri - Gaziantep Tarihi

30 Kasım 2015 Pazartesi | 0 yorum

Hurchat, Gaziantep Sohbet, Gaziantep Resimleri, Gaziantep Tarihi, Sohbet Etmek İstiyorum, Sohbet, Chat, Sohbet Odaları, Odası, Kanallar, Muhabbet.

Gaziantep Sohbet:


Gaziantep Resimleri:
















Gaziantep Tarihi:


Gaziantep`in tarih devirleri Kalkolitik, Paleolitik, Neolitik dönemler, Tunç Çağı, Hitit, Med, Asur, Pers, İskender, Selefkoslar, Roma ve Bizans, İslam-Arap ve İslam-Türk devirleri olarak sıralanabilir. Bu dönemlerin izlerini günümüzde de açık bir şekilde görmek mümkündür.

Ayıntap olarak bilinen eski kent, bugünkü Gaziantep`in 12 km. kuzeybatısında Dülük Köyü ile Karahöyük Köyü arasındadır. Yapılan arkeolojik araştırmalarda taş, kalkolitik ve bakır dönemlerine ait kalıntılara rastlanmış olması yörenin Anadolu`nun ilk yerleşim alanlarından birisi olduğunu göstermektedir.

Bir süre Babil İmparatorluğu`nun egemenliği altında kalan Gaziantep, M.Ö. 1700 yıllarında Hitit Devleti`nin bir kenti olmuştur. "Dülük" şehri ise Hititlerin önemli bir dini merkezi olduğundan ayrı bir önem taşımaktadır.

Gaziantep ve çevresi M.Ö. 700-546 yılları arasında Asur, Med ve Pers İmparatorluklarının yönetimine girmiştir. Büyük İskender`in Pers Devletini yıkmasından sonra Romalılar`ın, M.S. 636 yılına kadar da Bizanslılar`ın egemenliği altında kalmıştır.

Gaziantep, Kahramanmaraş`tan Halep`e, Birecik`ten Akdeniz kıyılarına ve Diyarbakır`dan İskenderun`a giden ana yollar üzerinde bulunduğundan, her dönemin kültür ve ticaret merkezi olma özelliğini korumuştur.

İslamiyet`in buralardan Anadolu`ya yayılmış olması ve Hz. Muhammed`in Peygamberlik mührünü görüp öpen ve O`nun vahiy katiplerinden olan Hz. Ökkeşiye`nin türbesinin Nurdağı ilçesinin Durmuşlar köyü yakınlarındaki bir tepenin üzerinde bulunması Gaziantep için ayrı bir önem taşımaktadır.

Hz. Ömer zamanında İslamiyet`in Arap yarımadası dışına yayılması için sürdürülen mücadeleler esnasında, İslam ordusu, Gaziantep yöresi ile Hatay`ı Bizanslılar`dan aldı. Böylece 639 yılında yöre halkı Müslümanlığı kabul etti. Hemen ardından kansız ve savaşsız Suriye ve Antakya yöresi de İslam kuvvetlerinin eline geçerek vergiye bağlandı. İşte Gaziantep`in ünlü Ömeriye Camii o dönemde fethin sembolü olarak yapılmıştır.

1071 Malazgirt Savaşından sonra bölgede Selçuklu İmparatorluğu`na bağlı bir Türk Devleti kurulmuştur. 1270 Yılında Moğolların istilası ile yıkılan kent, daha sonra Dulkadiroğullarının (1389) ve Memluklular`ın (1471) eline geçmiştir. 1516 yılında Yavuz Sultan Selim tarafından Memluklular`a karşı yapılan Mercidabık (Kilis yakınında) Meydan Savaşından sonra Gaziantep ve yöresi Osmanlı İmparatorluğu`nun yönetimine girmiş oldu.

Osmanlılar döneminde çok sayıda cami, medrese, han ve hamam yapılmış, kent aynı zamanda üretim, ticaret ve el sanatları yönünden de ilerlemiştir. 1641 ve 1671 yıllarında yöreyi iki kez ziyaret eden Evliya Çelebi burada 22 mahalle, 8 bin ev, 100 kadar cami, medrese, han , hamam ve üstü kapalı çarşı olduğunu anlatır.

I. Dünya Savaşı sonunda, Gaziantep önce İngilizler daha sonra da Fransızlar tarafından işgal edilmiştir. Gaziantep Savunması, Ulusal Kurtuluş Savaşı tarihimizde yiğitlik. kahramanlık ve fedakarlığın ulaşılmaz abidesi olmuştur. Gaziantep Savunması, eşsiz kahramanlığı ile hem kendini hem de Güneydoğu Anadolu`yu düşman işgalinden kurtaran bir halk hareketi, milli birliğin ve benliğin bir şahlanışı olarak tarihteki yerini almıştır.

Adının Kaynağı

Eskiden Ayıntap olarak adlandırılan Gaziantep, adını tarihin derinliklerinden. sıfatını ise Milli Mücadeledeki kahramanlıklarla dolu müdafaasından almıştır.

Eskiden Ayıntap ve Aynitap adıyla yazılır, geniş halk kitlesi tarafından ise Antep ve Entap olarak söylenirdi. Gaziantep`in yetiştirdiği ünlü ilim adamı tarihçi Bedrüddin Ayni`nin ifadesiyle Gaziantep`in eski adı ve asıl adı “Kala-ı Füsus"tur. "Kala-ı Füsus" yüzük kalesi demektir.

Bir başka rivayete göre buranın halkına zulüm eden Ayni adında kötü bir hakimi varmış. Bir çok uygunsuz işler yaptıktan sonra ettiklerine pişman olmuş, tövbe etmiş ve yörede yaşayan halk tarafından "Ayni tövbe etti" denmiştir. Daha sonra Ayni tövbe, Ayıntap olarak kalmıştır.

Bir başka rivayete göre ise Ayıntap adını suyunun güzelliğinden ve bolluğundan almıştır. Ayın: pınar, kaynak ve suyun gözü anlamındadır. Tap ise: parlak ve güzel anlamındadır. Bundan dolayı ayıntap güzel pınar ve güzel kaynak manasına gelmektedir. Yine Tap: güç ve takat anlamına da gelmektedir. Şehre suyunun bolluğundan dolayı bu isimin verildiği söylenmektedir.

Bir başka rivayette ise şehrin eski adının Hantap olduğu söylenir. Tap: güç, takat ve arazi anlamında da kullanılmaktadır (Kelime tap ve tapkır olarak Gaziantep`in köylerinde halen kullanılmaktadır). Buna göre Hantap; han toprağı manasına da gelmektedir. Hantap zamanla Antap ve Antep olmuştur.

Kurtuluş Savaşı`nda halkın göstermiş olduğu üstün kahramanlıklar sebebiyle şehre 8 Şubat 1921 tarihinde T.B.M. Meclisi tarafından "GAZİ"lik ünvanı verilmiştir. Layiha-i Kanuniye`nin l. Maddesi "Ayıntap livası merkezi olan Ayıntap kasabasının namı Gaziayıntap`a tahvil olunmuştur." Böylece de Antep, Gaziantep olmuştur.

Eskişehir Sohbet - Eskişehir Resimleri - Eskişehir Tarihi

| 0 yorum

Hurchat, Eskişehir Sohbet, Eskişehir Resimleri,  Eskişehir Tarihi, Sohbet Etmek İstiyorum, Sohbet, Chat, Sohbet Odaları, Odası, Kanallar, Muhabbet.

Eskişehir Sohbet:


Eskişehir Resimleri: 





















Eskişehir Tarihi:

Eskişehir, içinden bir akarsu geçen ve kent merkezinde termal su kaynağına sahip olan ender yerleşimlerden birisidir. Sakarya Nehri ve Porsuk Çayı’nın belirlediği bu havza, antik çağlardan beri insanların ilgisini çekmiştir.
Eskişehir tarihi, kronolojik olarak incelendiğinde ilginç bir diğer özellik ise eski çağlardan Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın sonuna kadar olan dönemde bu bölgenin daima bir savaş alanı olmasıdır. Muhtemelen bunda Eskişehir’in kavşak yerleşiminin ve ova özelliğinin etkisi var. Bölgenin sıklıkla savaşlara mekân olması nedeniyle (Kayseri, Konya ya da Bursa’da gözlediğimiz) kentsel yerleşim türünü Eskişehir’in geçmişinde görmeyiz.

Eskişehir Kısa Tarihi.


Türk Yerleşimi
Türklerin doğudan Anadolu’ya geldikleri 1000’li yıllardan başlayarak Eskişehir, Türk yerleşimlerine ve geliş gidişlerine tanık olmuş. Bu bölgenin Bizans ile sınır oluşturması, pek çok silahlı mücadelenin burada olması sonucunu doğurmuş. Hatta ilk gelen Türk göçmenler burada kalıcı yerleşimler oluşturmamış, uzunca bir süre çadır türü geçici konaklama ortamları ile yetinmişler.
Osmanlı Devleti’nin kuruluşunun gerçekleştirildiği bölge, daha sonraki dönemlerde albenisini kaybetmiş. Osmanlının ilgisini önce Bursa, daha sonra Edirne ve İstanbul çekmiş. Unutulmuşluk ve yalnızlığın 1800’lerin sonlarına kadar sürdüğünü görüyoruz. Gerçekten yerli ve yabancı seyahatnamelerde 19’uncu yüzyıla kadar olan dönemde Eskişehir’in adını pek fazla duymayız. Örneğin günümüzde gelişmişlik açısından biraz gerilerde kalmış olan Sivrihisar, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde Anadolu’nun en büyük pazarlarından birine sahiptir.


Eskişehir Kısa Tarihi
Eskişehir’in yükselişi, 19’uncu yüzyılın sonlarında Kafkaslardan ve Trakya’dan gelen göçlerle değişmeye başlar. Bu göçlerle beraber dericilik, daha iyi tarım araçları ve bazı el sanatları, Anadolu’nun kuzeybatısından ve kuzeydoğusundan Eskişehir’e taşınır. Gene aynı dönemde İstanbul-Bağdat Demiryolu’nun kurulmaya başlaması ve trenin Eskişehir’i durak yapması, şehrin gelişmesinde önemli bir sıçrama taşı niteliğindedir. Lületaşının yükselişi de bu döneme denk gelir.
Eskişehir’i eksen alan hemşehrilik fazlaca gelişmiş değildir. Bunda; kentin büyümesini çok farklı etnik ve kültürel kimliklerle büyümesine (bir başka deyişle göçlere) borçlu olmasıdır. Hemşehrilik anlayışı gelişmezken buna karşılık Eskişehir, çok kültürlülük anlayışını özümsemiş. Günümüzde kent merkezinin taşraya oranla çok büyük olması, kentlilik özünün gelişmesinde önemli katkı yapıyor.

Eskişehir Kısa Tarihi

Cumhuriyet
1950’li yıllara kadar Eskişehir’in önemli kamu yatırımları aldığını görüyoruz. Bugün adı Tülomsaş olan Cer Atölyesi ile başlayan süreç Hava İkmal Bakım Merkezi, Şeker Fabrikası gibi kamu yatırımları ile devam etmiş. Onları bölgenin geleneksel sektörleri olan gıda ve toprak sanayi izlemiş. Kamu yatırımlarının öne çıkışı, kentte girişimcilik yönelimini engellerken herhangi bir kamu biriminde işgören olma yaklaşımı öne çıkmış. Bu niteliği, bankalarda birikmiş mevduat, buna karşılık düşük iş kredisi kullanma eğilimi ile de gözlüyoruz. Diğer yandan kamuda çalışan ustaların, daha sonraki yıllarda Eskişehir sanayisinin temellerini atmış olmaları da ilginç bir durumdur.
Günümüzde Eskişehir’i başka yerleşimlerden ayırt eden özellikler arasında yüksek okullaşma oranı, iki üniversite ve Organize Sanayi Bölgesi ile şekillenen gelişmiş sanayi alt yapısı yer alır. Eskişehir’in geleceğini öngörmeye çalışırken yapılan hatalar, adeta her körün fili bir başka biçimde tarif etmesine benzer. Öğrenci nüfusuna bakarak şehri; bir “öğrenci kenti” sayanlardan üniversitenin bazı bölümlerine endekslenerek bir “medya-sinema kenti” ya da katma değersiz günlük turist akımına kapılıp “turizm kenti” tanımlamasına savrulanlara kadar türlü yaklaşımlar var. Bana sorarsanız; bir altyapı ve potansiyel öngörüsü ile bu kentin geleceğinde ar-ge, ür-ge, inovasyon, tasarım ve teknoloji geliştirme olmalı, derim. Eskişehir’e yakışan; yüksek nitelikli akıl – fikir satan kent olmaktır.

Erzurum Sohbet - Erzurum Resimleri - Erzurum Tarihi

| 0 yorum

Hurchat, Erzurum Sohbet, Erzurum Resimleri, Erzurum Tarihi, sohbet etmek istiyorum, sohbet, chat, sohbet odaları, odası, kanallar, muhabbet.

Erzurum Sohbet:


Erzurum Resimleri:














Erzurum Tarihi:

Anadolu’nun en eski devletlerinden olan Hititlerin sınır bölgesinde bulunan Erzurum, târihî göç ve istilâ yolları üzerinde bulunduğundan, pekçok savaşlara sahne oldu. Hurriler, Asurlar, Kimmerler, İstikler (Sakalar)bölgeye hâkim oldular. Medler bu bölgeyi ele geçiremedilerse de burayı M.Ö. 6. asırda Persler istila etti. M.Ö. 4. asırda Makedonya Kralı İskender, İran’ı yenerek bu bölgeyi ele geçirdi. İskender’in ölümü ile Selökidler, sonra da Roma İmparatorluğunun eline geçen bu bölge, Romalılarla Partlar arasında kanlı savaşlara sebeb oldu. Roma’nın bölünmesiyle M.S. 195’te Erzurum, Bizans’ın (Doğu Roma) payına düştü. Bizanslılar ile Partların halefi Sâsâniler arasında el değiştirdi. M.S. 422’de Bizanslılar Erzurum’a yakın yerde “Theodosiopolis” şehrini kurdular.

Hazret-i Ömer zamânında 633 senesinde İslâm ordusu Erzurum ve Theodosiopolis’i fethetti. Müslümanlar Theodosiopolis’e “Kaalikalâ” ismini verdi. Bu şehrin nüfûsu kısa zamanda 200 bine ulaştı. O devirde Erzurum dünyânın en büyük şehirlerinin başında geliyordu.

İslâm devletleri; kendi aralarında iç mücâdelelere başlayıp, zayıflayınca, Bizanslılar, Erzurum’u ve diğer şehirleri geri aldı. Oğuz Türklerinden Selçuklular, 1071 Malazgirt Zaferinden 22 sene önce 1048’de Pasinler Meydan Muhârebesinde Bizanslıları yenerek Erzurum’u Tuğrul Bey, kardeşi Çağrı Bey ve ilerde Anadolu Fâtihi ünvânını alacak olan Süleymân Şahın babası Şehzâde Kutalmış Bey fethettiler. Fakat anlaşma îcâbı Erzurum Bizans’a geri iâde edildi. 1071 Malazgirt Zaferinden sonra Selçuklu Sultânı Alparslan’ın kumandanlarından Ebü’l-Kasım, Bizanslıları yenerek Erzurum’u fethetti. Erzurum ve civârında Saltık (Saltuk)oğulları “Saltuklular” Beyliği kuruldu. Saltuklular Anadolu’da kurulan ilk Türk beyliğidir. 1202 senesine kadar Erzurum Saltuklu Beyliğinin başşehriydi. 1202’de Konya’daki Anadolu Selçuklularına bağlı bir vilâyet oldu. 1242’de Moğolların eline düştü, böylece bölgeye İlhanlılar sâhip oldular. 1335’te İlhanlılar dağılınca, Erzurum ve çevresi Eratna (Ertene)Türk beyliğine geçti. On dördüncü asır sonlarında Karakoyunlular ve sonra Timur Han, Erzurum’u ele geçirdi. On beşinci asır ortalarına kadar Timurlulara tâbi Karakoyunluların elinde kaldı. Karakoyunluların yerine geçen Akkoyunluların eline geçen Erzurum, 1502’de Akkoyunlulardan Safevî Hânedânının kurucusu Şah İsmâil Erzurum’u ele geçirdi. Safevîler zamânında Erzurum çok geriledi. 1514’te Yavuz Sultan Selim Han Erzurum’u fethetti. Safevîler Erzurum’u geri alınca, Kânûnî Sultan Süleymân Han Erzurum’u kesin olarak Osmanlı toprağına kattı.

Trabzon-Tebriz ticâret yolunun üzerinde bulunan Erzurum, serhat şehri (kalesi) ve İran’a yapılan seferlerin askerî üssü olarak Osmanlı devrinde yeniden bir eyâlet merkezi olarak çok gelişti. Kültür, sanat, sanâyi ve askerî merkez hâline geldi. Erzurum eyâleti; Erzurum, Erzincan, Gümüşhâne illeri ile Muş’un Malazgirt ve Bingöl’ün Kığı ilçelerini içine alıyordu. Erzurum 1828-1829, 1878 ve 1916’da 3 defâ Rus istilâsına mâruz kaldı. Bu istilâlar geçici olmakla berâber Ruslar çok büyük tahribat yaptılar. 1877-1878’de Müşir Gâzi Ahmed MuhtarPaşa doğuda Rusları ard arda birkaç defâ bozguna uğratmasına rağmen savaş, devamlı takviye alan Rusların lehine döndü.

Müşir Gâzi Ahmed Muhtar Paşa, Rus generali Tergukasof’u Halyaz Meydan Muhârebesinde yendi. Ayrıca Rus başkomutanı Ermeni asıllı Melikof’u Zivin Meydan Muhârebesinde perişan etti. Rus çarı, bu yenilginin üzerine Melikof’u azletti. Gâzi Ahmed Muhtar Paşa, Rus ordusunu Kars ve Gümrü arasında Gedikler Meydan Muhârebesinde üçüncü defâ yendi. Sultan İkinci Abdülhamîd Han, Ahmed Muhtar Paşaya “Gâzi” ünvânını verdi. 34 bin Türk askeri Yahniler Meydan Muhârebesini 74 bin Rus askerine karşı kazandı. Ruslar aşırı derecede kuvvet yığınca, Gâzi Ahmed Muhtar Paşa ordusunu Erzurum’a çekti. Böylece Türk ordusunun dağılması önlendi. Türk askeri ve Erzurum halkının harp târihine destan olarak geçen savunması karşısında Ruslar geri çekildilerse de aldıkları takviyelerin sonunda 9 Kasım 1877’de işgal ettikleri Erzurum’u 13 Temmuz 1878 târihine kadar ellerinde tuttular. Birinci Dünyâ Harbi sırasında tekrar Rus işgâline uğradı (1916). 1917’de Erzurum’u terk ederken şehri Ermeni çetelerine teslim ettiler. Ermeni çetelerinin tahribat ve katliâmı Ruslardan daha korkunç oldu.

Doğu Fâtihi Kâzım Karabekir komutasındaki Türk kuvvetleri, Erzurum’u Ermeni çetelerinden geri aldığında Erzurum harâbe hâlinde idi. Ermeni çetelerince binlerce insan katledilmiş, Selçuklu ve Osmanlılara âit târihî eserlerin çoğu imhâ edilmişti. İşgalci kuvvetlerin baskısıyle göç eden halkın bir kısmı yeniden Erzurum’a döndüler. 23 Temmuz 1919 Erzurum Kongresinde, İstiklâl Harbinin ve Millî Mücâdelenin temelleri atıldı. Cumhûriyet devrinde il olan Erzurum yeniden gelişmeye başladı. Hâli hazırda Doğu Anadolu’nun en büyük ve gelişmiş şehridir.




Erzincan Sohbet - Erzincan Resimleri - Erzincan Tarihi

| 0 yorum

Hurchat, Erzincan Sohbet, Erzincan Resimleri, Erzincan Tarihi, sohbet etmek istiyorum, sohbet, chat, sohbet odaları, odası, kanallar, muhabbet.

Erzincan Sohbet :


Erzincan Resimleri:















Erzincan Tarihi:


Erzincan’ın bilinen târihi Hititlere dayanır. Mühim bir stratejik bölgede ve Asya ile Avrupa’yı birleştiren yollar üzerinde oluşu yüzünden birçok istilâya mâruz kalmıştır. Sırasıyla bölgeye Urartular, Medler, Persler, Makedonyalılar ve Romalılar hâkim oldular. Roma İmparatorluğunun M.S. 395’te ikiye ayrılması ile Anadolu’nun diğer bölgeleri gibi bu bölge de Doğu Roma (Bizans)nın payına düşmüştü. Erzincan havâlisi daha sonraları Sâsânîlerle Romalılar arasında el değiştirmiştir. Hazret-i Osman devrinde Habîb bin Mesleme H. 655 senesinde Erzincan’ı fethederek bölgenin tamâmen Müslümanların idâresine girmesini sağladı. Bir süre sonra Bizanslılar bölgeyi tekrar geri aldılar.

1071 Malazgirt Zaferinden sonra Anadolu Fâtihi Kutalmışoğlu Süleymân Şah, Erzincan’ın fethi görevini büyük komutanlarından Mengüc (Mengücek) Beye verdi ve Mengüc Bey, Erzincan’ı fethetti. Mengücoğulları uzun müddet bu bölgeye hâkim oldular. Selçuklu Sultânı Alâeddîn Keykubad Mengücoğullarının bağımsızlığına son vererek Konya’ya bağlı bir vilâyet hâline getirdi. Sultan Keykubad, 10 Ağustos 1230’da Sultan Harzemşâh ve müttefiklerini Erzincan yakınlarında Yassıçemen’de askerî hezîmete uğrattı.

On üçüncü asrın sonunda Anadolu, Moğol ve İlhanlıların istilâsına uğradı. İlhanlılar ve Selçuklular târih sahnesinden çekilince bu bölge Celâyirlilere daha sonra da Eratnaoğullarının hâkimiyeti altına girdi. Eratnaoğullarından Barak Bey ve Mutahharten Bey, Erzincan ve Kemah’ı 14. asrın ortasına kadar idâre ettiler. 1401’de Osmanlı Sultânı Yıldırım Bâyezîd, bu bölgeyi ele geçirdi. Mutahharten Bey Timur’a sığındı. 1402 Ankara Savaşının bir sebebi de bu oldu. Timur Han Anadolu’yu terk edince Yıldırım’ın oğlu Çelebi Sultan Mehmed, yeniden kaybolan bölgeleri geri aldı. Timur’a bağlı olan Akkoyunlular, Erzincan’a sâhip çıktılar.

Fâtih Sultan Mehmed Han Akkoyunlu Sultânı Uzun Hasan’ı Tercan yakınlarında Otlukbeli Zaferi ile yenerek Erzincan ve civârını ele geçirdi. Akkoyunluları yıkan İran Safevîleri, Erzincan bölgesi için Osmanlılarla mücâdele ettiler. 1514’te Yavuz Sultan Selim Han, Çaldıran Zaferi ile bu bölgeyi Osmanlı Devleti topraklarına kattı.

Osmanlı idâresinde Erzincan, Erzurum beylerbeyliğinin 12 Sancak (vilâyetinden)birinin merkezi oldu. Eğin (Kemâliye) Sivas Beylerbeyliğine, Kemah ise önce Diyar-ı Bekr sonra da Erzurum beylerbeyliğine bağlandı. Erzincan Tanzimâttan sonra da Erzurum Beylerbeyliğinin 4 sancağından biri oldu.

1877-1878 Türk-Rus savaşından sonra Ruslar, Erzurum ve Kars’ı işgâl edince, Dördüncü Ordu merkezini Erzincan’a nakletti. 24 Temmuz 1916 ile 26 Şubat 1918’e kadar 1 sene 7 ay 3 gün ErzincanRus işgâli altında kaldı. Bu işgâlden sonra Ermeni çeteleri Erzincan’a çok zarar vermişlerdir. 36 ve 28. tümenlerin savunduğu Kemah’a Ruslar giremedi. Cumhûriyet devrinde bütün sancaklara (mutasarrıflıklara) “vilâyet-il” denilince, Erzincan da vilâyet oldu. 1939 senesinde çok şiddetli bir deprem ile Erzincan harâbe hâline geldi.


Elazığ Sohbet - Elazığ Resimleri - Elazığ Tarihi

| 0 yorum

Hurchat, Elazığ Sohbet, Elazığ Resimleri, Elazığ Tarihi, sohbet etmek istiyorum, sohbet, chat, sohbet odaları, odası, kanallar, muhabbet.

Elazığ Sohbet:


Elazığ Resimleri:


















Elazığ Tarihi:


Elazığ, Eski Harput’un bir devâmıdır. Harput şehri ise, Anadolu’nun en eski yerleşim merkezlerindendir. Harput’un bilinen en eski sâkinleri Hurrilerdir. Hurrilerden sonra bölgeye Hititler hâkim olmuştur. M.Ö. IX. yüzyıldan îtibâren ise Urartular bölgeye hâkim oldular. Hitit devletinin başkenti “Hattuşaş” (Boğazköy)taki yazılı kaynaklarda Harput mıntıkası, “Işuva” olarak geçer. Bilâhare bu bölge Mittaniler, âsurlular, Persler arasında el değiştirmiş, Makedonya Kralı İskender’in istilâsına uğramış, İskender’in ölümünden sonra Selevkoslar, Partlar, Kommagene Krallığı arasında el değiştirmiş, M.Ö. 3. asırda Roma’nın hâkimiyeti altına girmiştir. Roma’nın M.S. 395’te bölünmesi üzerine bu bölge Bizans (DoğuRoma)ın payına düşmüştür. Hazret-i Ömer zamânında 624-650 seneleri arasında Harput ve civârı, İslâm ordusu tarafından fethedilmiştir. Sonra Bizanslılar bölgeyi geri almışlarsa da, 1071 Malazgirt Zaferinden sonra Türk akınları başlamıştır. Türkmen beylerinden Çubuk Bey, 1085’te Bizans komutanı Philaretos Brakhamios’u yenerek Harput’u fethetmiştir. Kısa bir müddet sonra civar kaleleri de fetheden Çubuk Bey ölünce yerine oğlu Mehmed Bey geçti.

1115’te Artukoğlu Belek Bey, bölgeyi ele geçirerek, Harput merkez olmak üzere Artukoğulları’nın Harput kolunu kurdu. Kısa zamanda Harput’tan Halep’e kadar uzanan bir devlet hâlini aldı. 1234’te Anadolu Selçuklu Sultânı Alâeddîn Keykubat, Elazığ’ı kendi topraklarına katarak Artukoğullarının Harput koluna son verdi.

Selçuklular devrinde Harput, bir Subaşı ile idâre ediliyordu. Gıyâseddîn Keyhüsrev’in 1243 Kösedağ Savaşında Moğollara yenilmesi üzerine bölge İlhanlıların hâkimiyeti altına girdi. Anadolu Selçuklu Devletinin yıkılması üzerine Anadolu’da beylikler dönemi başladı. 1399’da bağımsızlığını îlân eden Dulkadiroğlu Zeyneddîn Karaca, Harput’a hâkim oldu. Dulkadiroğulları zamânında Harput önemli yerleşim merkezlerinden biriydi.

1468’de Akkoyunlu Hükümdârı Uzun Hasan, Dulkadiroğullarından Melik Arslan’la mücâdele etmiş ve Melik Arslan’ın sulh istemesi üzerine 4000 altın göndererek Harput Kalesini teslim almıştır.

Akkoyunlulardan sonra Harput’un idâresi Şah İsmâil Safevî’ye geçmiştir (1507). Yavuz Sultan Selim, Çaldıran Seferinden döndükten sonra (1514) Doğu Anadolu’nun fethi için Bıyıklı Mehmed Paşayı görevlendirmiştir. Bu bölgedeki beylerin Osmanlı idâresine alınması için Mehmed Paşaya meşhur târihçi İdris-i Bitlisî yardım etmiştir. Yavuz Sultan Selim Han 1515 yılında Karaman beylerbeyi Hüsrev Paşa kumandasında büyük bir orduyu yola çıkardı ve ordu Diyarbakır tarafına gitmeden evvel Harput ve Ergani’yi zaptetmekle meşgul oldu. Harput’un etrâfı Çerkez Hüseyin Bey tarafından alınmasına rağmen, kale henüz İranlıların elindeydi. Yeniçerilerle berâber Kemah Hâkimi Karaçinzâde Ahmed Bey kaleyi kuşattılar ve üç günlük muhâsaradan sonra kale zaptedildi.

Harput ve yöresi eski devirlerden Osmanlı devrine kadar, kültürel bakımdan târihte önemli bir bölge olmuştur.

Edirne Sohbet - Edirne Resimleri - Edirne Tarihi

| 0 yorum

Hurchat, Edirne Sohbet, Edirne Resimleri, Edirne Tarihi, sohbet etmek istiyorum, sohbet, chat, sohbet odaları, odası, kanallar, muhabbet.

Edirne Sohbet:


Edirne Resimleri:



















Edirne Tarihi:

Türk-Osmanlı târihinde büyük bir yeri olan serhat şehri Edirne’ye, ilkçağda Trak kabilelerinden Betlegerriler ve ardından Odrysler yerleşmişlerdir. M.Ö. 4. asırda Makedonyalılara, sonra Roma İmparatorluğuna ve M.S. 395’te Roma’nın parçalanması ile Doğu Roma (Bizans)ya geçmiştir. M.S. 586’da Avar Türkleri kuşatmış, fakat alamamıştır. Bulgar Türkleri, 914’te Edirne’yi almışsa da, kısa bir müddet sonra Bizanslılar geri almışlardır. 1050 ve 1078’de Peçenek Türkleri kuşatmıştır.

Osmanlı Türklerinin Rumeli’ye geçmesinden kısa bir müddet sonra, 1361 Temmuzunda Hacı İl Bey ve Evranos Bey emrindeki Türk ordusu tarafındanBizanslılardan alınarak fethedilmiştir. Edirne tekfuru kuşatma esnâsında Enez’e kaçmıştır. Tekfursuz kalan şehir halkı, dînî liderlerine “Ne yapalım?” diye sorar. Papazlar güzel kızları su almak için sur dışına gönderirler.Türk askerleri bu kızlara bakmaz bile. Ayrıca üzüm bağlarından yenilen üzüm kütüklerine paralarının bir mendil içinde bağlanmış olması üzerine, bu ordunun yenilmeyeceğini anlayan papazların tavsiyesi üzerine şehir halkı, Osmanlı komutanı Lala Şahin Paşaya teslim olurlar. Edirne 1361-1453 arasında Osmanlı Devletinin başşehri olmuş ve 91 sene başşehirlik yapmıştır. Birinci Murad Han,Avrupa fütûhâtını buradan başlatmıştır.

Fetret devrinde (1402-1413) Emir Süleymân ve kardeşi Mûsâ Çelebi’nin başşehri olmuştur. 1413’te pâdişah olan Çelebi Sultan Mehmed, uzun müddet Edirne’de kalmıştır. İkinci Murad Han zamânında,Edirne’nin ve çevresinin Türk-Osmanlı mîmârîsi ile yeniden inşâ edilmeye başlandığı görülür.Trakya ulaşımı bir ağ gibi örülmeye başlanmış, târihî Uzunköprü köprüsü yapılmış, Ergene nehri üzerinde iç kısımlara doğru ulaşım sağlanmıştır. İstanbul fethinde kullanılan toplar “Tophâne Bayırı’nda” dökülmüştür.Türk akıncılarının üssü hâline gelenEdirne Kalesi,İstanbul’un fethine zemin hazırlayan müstahkem mevki hâline gelmiştir.Üs olan Edirne Osmanlı Türk hükümdârlarının İstanbul’dan sonra en hoşlandıkları bir şehir olmuştur. Hattâ bâzıları Edirne’yi İstanbul’a tercih etmişlerdi.

Dördüncü Mehmed (1648-1687) ile kardeşleri İkinci Süleymân (1687-1691) ve İkinci Ahmed’in oğlu İkinci Mustafa (1695-1703) uzun süre Edirne’de oturmuşlardır. Bu devirde İstanbul bir kaymakam (Başbakan vekîli) tarafından yönetiliyor, devletEdirne’den idâre ediliyordu. Bu durum bâzılarının menfaatlerine dokunduğu için huzursuzluğa sebeb oldu. “Edirne Vak’ası” denilen hâdise ile İkinci Mustafa tahttan indirildi.Yerine kardeşi Üçüncü Ahmed pâdişâh oldu. Dördüncü Mehmed ile kardeşi İkinci Süleymân ve İkinci AhmedEdirne’de vefât ettiler.

Edirne, Osmanlı devrinde merkezi Sofya’da bulunan Rumeli Beylerbeyliğine (Eyâletine) bağlı bir vilâyetti. Edirne kâdısı, Osmanlı Devletinin İstanbul kâdısından sonra en yüksek rütbeli kâdısı sayılırdı. Edirne bir ilim merkezi, medreseler (üniversiteler) şehriydi. Tanzimâttan sonra Edirne vilâyeti (eyâleti) kuruldu. Doğu ve Batı Trakya Edirne’ye bağlandı. Balkan Harbinden sonra Batı Trakya (2 vilâyet)Bulgaristan’a bırakıldı.

1700 senesinde, Edirne 350 bin nüfûsu ile dünyânın en büyük birkaç şehrinden biriydi. Bunlar; İstanbul, Pâris, Londra ve Edirne idi. On sekizinci asırdan îtibâren gerilemeye başladı. 1745 senesinde çıkan büyük bir yangınla 60 mahalle kül oldu. 1751 yangını da 1745’teki yangın şiddetindeydi.

Edirne 4 defâ istilâya uğramış ve çok zarar görmüştür. 1829’da Ruslar Edirne’ye girmiş bir kaç ay kalmıştır. İkinci Sultan Mahmud, Edirne’de 10 gün kalarak halkın moralini takviye etmiş, istilânın tahribâtının yeniden îmârı için emir vermiştir. 20Ocak 1878’de Edirne’ye giren Ruslar 13 ay kalmışlar ve şehri tahrib etmişlerdir. Balkan Harbinde Şükrü Paşanın kahramanca savunmasına rağmen, açlık sebebiyle, Bulgarlara 26 Mart 1913’te teslim oldu. 4 ay sonra Türk ordusu 22 Temmuz 1913’de Edirne’yi geri aldı. Birinci Dünyâ Harbinden sonra 1920 Temmuzundan 25 Kasım 1922’ye kadar Yunan ordusunun işgâlinde kalan Edirne, çok geriledi ve dünyâda Edirne derecesinde gerileyen başka bir şehir görülmedi. Lozan Antlaşması ile EdirneTürkiye sınırları içine alındı. Cumhûriyetten sonra Edirne kendi adını taşıyan ilim merkezi oldu. İkinci Dünyâ Harbinde Edirne boşaldı ve çok sıkıntılı günler yaşadı.

Diyarbakır Sohbet - Diyarbakır Resimleri - Diyarbakır Tarihi

| 0 yorum

Hurchat, Diyarbakır Sohbet, Diyarbakır Resimleri, Diyarbakır Tarihi, sohbet etmek istiyorum, sohbet, chat, sohbet odaları, odası, kanallar, muhabbet.

Diyarbakır Sohbet:

Diyarbakır Resimleri:
















Diyarbakır Tarihi:

En eski medeniyetlerin kurulduğu “Mezopotamya” ile “Anadolu” medeniyetlerinin geçiş bölgesinde olan Diyarbakır’ın târihi çok eski devirlere uzanır. Çayönü Tepesi kazılarında, dünyânın en eski köyü bulunmuştur. Hitit İmparatorluğunun bir parçasıyken Hurri-Mitanni Krallığına dâhil olmuş, zaman zaman Babil ve Asuriler arasında (M.Ö. 1400) el değiştirmiştir. Asurlular devrinde bölge vâlilik merkeziydi. Daha sonra bölgeye Medler ve peşinden de Persler hâkim oldular. M.Ö. 4. asırda İskender, bu bölgeyi ve İran’ı Makedonya Krallığına kattı. İskender’in ölümünden sonra kısa bir müddet Selevkoslar İmparatorluğunun hâkimiyetinde kaldı. Tekrar târih sahnesine çıkan Partlar, bölgeyi ele geçirdiler. Mîlâttan sonra bir ve ikinci asırlarda bu bölge için Romalılar ve Partlar arasında çok kanlı savaşlar oldu. Romalılar bölgeye hâkim oldular. M.S. 395 senesinde Roma İmparatorluğu parçalanınca, Anadolu gibi bu bölge de Doğru Roma (Bizans) payına düştü. Partların halefi olan Sâsânîler, bölgede, hâkimiyet mücâdelesini devâm ettirdiler. Hazret-i Ömer’in halîfeliği zamânında İran (Acem-Sâsânî) İmparatorluğuna son verildi. 639 senesinde hazret-i Ömer’in emri ile İyaz ibni Ganem kumandasındaki İslâm ordusu Diyarbakır (Amid)ı ve çevresini fethetti. Bu İslâm ordusunun kumandanlarından olan Hâlid bin Velid, Amid’e (Diyarbakır’a) ilk giren komutandı. Muhâsarada oğlu Süleymân ile sahâbelerden hazret-i Sâsaa şehid oldular. Diyarbakır bir eyâlet olarak İslâm devletine bağlandı. 869 senesinde Emir Îsâ, Abbâsî halîfelerinin umûmî vâlisi olarak tâyin edildi. Fakat Emir Îsâ, halîfeye bağlı olarak bağımsızlık îlân etti. 869-899 arasında 30 sene Şeyhiler Hânedânı olarak Emir Îsâ, Emir Ahmed ve Emir Muhammed bölgede hüküm sürdüler.

Halîfe Mütazıd, Amid’e gelip Şeyhiler Hânedânını ortadan kaldırdı. Bir müddet bu bölgeye Hamdânîler hâkim oldularsa da, 990 senesinde bölgeye hâkim olan Mervânîler, 1096 senesine kadar saltanat sürdü. Alparslan 1071 Malazgirt Zaferinden bir sene önce Diyarbakır’a geldi. Mervânîler, Selçuklulara tâbi oldu. Sultan Melikşah’ın ölümünden sonra bölge, Suriye Selçuklularına kaldı. Bir süre sonra da Diyarbakır ve havâlisine İnaloğulları hâkim oldular. 1138’den sonra Vezir Emir Nisan idâreyi ele geçirdi. Selâhaddîn Eyyûbî, 1183’te Diyarbakır’ı aldı ve Hısn Keyfa Emiri Artuklu Nûreddîn’e verdi. Artuklular 1232 senesine kadar hüküm sürdüler. 1232’de Eyyûbî Sultânı Melik Kâmil Diyarbakır’ı ele geçirerek Artukoğullarına son verdi. 1240’ta Anadolu Selçukluları Diyarbakır’ı aldılar.

Eyyûbî Emiri Melik Kâmil, 1258’de Diyarbakır’ı Selçuklulardan geri aldı. 1259’da şehir, İlhanlılara geçti. İlhanlılar, bölgeyi Artukoğullarına bıraktılar. 1401’de Timur Han, Diyarbakır’ı Akkoyunlu Karayülük Osman Beye verdi. Karayülük Osman Bey Akkoyunlu Devleti başşehrini Diyarbakır yaptı. Uzun Hasan, başkenti Tebriz’e götürdü. İran Safevî Sultanı Şah İsmâil, 1507’de Akkoyunlu Devletini ortadan kaldırarak Diyarbakır’ı ele geçirdi.

1507-1515 arasında Türk-Memlûk-Mısır-Suriye-İran-Safevî arasında bu bölge için mücâdele devâm etti. Fakat halkın çoğunluğunu Türkler teşkil ediyordu. Osmanlı hükümdârı Yavuz Sultan Selim Han, 1515’te Diyarbakır’ı ve bütün Güneydoğu Anadolu’yu Osmanlı Devleti topraklarına kattı. O târihten bu yana hiç istilâ görmedi. Osmanlı devrinde Diyarbakır eyâlet (beylerbeyilik) idi. Kendisine bağlı 24 sancağı (vilâyeti) bulunuyordu. Bu eyâletin kapladığı alanda bugün Diyarbakır, Elazığ, Siirt (Kığı hâriç), Bingöl, Mardin, Tunceli ve (Birecik hariç) Şanlıurfa bulunmaktadır.

Denizli Sohbet - Denizli Resimleri - Denizli Tarihi

| 0 yorum

Hurchat, Denizli Sohbet, Denizli Resimleri, Denizli Tarihi, sohbet etmek istiyorum, sohbet, chat, sohbet odaları, odası, kanallar, muhabbet.

Denizli Sohbet:

Denizli Resimleri:


















Denizli Tarihi:

Denizli, Türkiye'nin Ege Bölgesi'nde bulunan bir ili ve ülkenin merkez nüfusu olarak en büyük on altıncı şehridir. 2014 itibariyle 978.700 dolayında nüfusa sahiptir.[2] Tekstil ürünleri ve yöreye has Denizli horozu ile meşhurdur. Anadolu Yarımadası'nın güneybatı, Ege Bölgesi'nin güneydoğusunda yer almaktadır. Ege ve Akdeniz Bölgeleri arasında bir geçit durumundadır. Denizli İli'nin her iki bölge üzerinde de toprakları vardır. Denizli ili 28° 38' - 30° 05' doğu meridyenleri (doğu uç noktası; Çivril ilçesi Gümüşsu - Gökgöl Koyu Dinar sınırında Efekli Tepe, batı uç Aydın, Manisa; güneyde Muğla; kuzeyde Uşak illeri ile komşudur.) Yüzölçümü 12.134 km²,[1] denizden yüksekliği ise 219 m'dir.

Bir sanayi, ihracat ve ticaret merkezi olan Denizli, aynı zamanda elli bine yaklaşan üniversite öğrencisine ev sahipliği yapmaktadır. Bir yılda milyonlarca yerli ve yabancı turisti ağırlayan ilçe, bir turizm kenti olmasının yanı sıra düzenlenen yerel, ulusal ve uluslararası etkinliklerle (bkz. festivaller) eğitim, kongre, kültür ve sanat merkezi özelliğindedir. GEKA Güney Ege Kalkınma Ajansı'nın merkezi Denizli'dedir.[3]

Akdağ'ın (Babadağ) kuzey yamaçları eteklerinde, Büyük Menderes'in kolu olan Aksu çayına kavuşan derelerle hafifçe yarılmış bir plato üzerinde yer alan Denizli, yeni bir kenttir. Asıl kent buradan 6-7 kilometre kadar kuzeydeki Laodikya (Laodicaea) idi. Selçuklular ve Bizanslılar arasındaki savaşlar sonucu yıkıma uğrayan ve özellikle suyolları bozulan Laodikeia zamanla terk edilmeye başlanmış ve yerleşme 11. yüzyıldan başlayarak bol su kaynaklarının bulunduğu Denizli Ladik'e doğru yer değiştirmeye başlamıştır. Kent 1702-1703'teki bir deprem sırasında büyük zarara uğramış ve daha sonra yeniden kurulmuştur. Ege kıyılarından iç kesimlere sokulan doğal bir yol üzerinde bulunan Denizli, özellikle 1950'li yıllarda karayollarının düzelmesinden sonra, bu konumunun ve çevresindeki tarım etkinliklerinin gelişmesi sonucu hızla kalabalıklaşmış ve 1950'de 22.000 olan nüfusu, aradan geçen 60 yıl içinde yaklaşık 25 kat artmıştır. Sanayisi, turizmi, ticareti ve hizmet sektörü çok gelişmiş olan Denizli, Türkiye'nin en kalkınmış kentlerinden biridir. Anadolu Kaplanları'nın başıdır. Dünya'da tekstilin en önemli başkentleri arasındadır.Ayrıca Serinhisar ilçesi de Türkiyenin leblebi ve leblebi ürünleri ihtiyacının %85 civarını karşılamaktadır. Denizli, Türkiye'nin en büyük 10 ekonomisi arasındadır. Kent, havlu, bornoz ve ev tekstilinde ABD ve AB pazarında iyi bir prestije sahiptir. Havası ve doğası Ege Bölgesi'nin ortalamalarını yansıtır.Şehrin birkaç noktasında horoz heykeli bulunur. Dünyaca bilinen doğa harikası Pamukkale de şehrin simgelerinden biridir. Pamukkale, Unesco'nun dünya kültür mirası listesindedir. Karahayıt da uluslararası termal bir merkezdir. Ayrıca en yüksek dağı Honaz Dağı aynı zamanda Ege Bölgesi'nin en yüksek dağıdır (2532 m). Şehirde UNESCO'ya giren Hierapolis, Laodikeia, Thriepolis vb. birçok antik kent bulunmaktadır.